24 Eylül 2015 Perşembe

Eksik Bir Bayram






Bu biraz eksik bir bayram oldu , öyle yalın haliyle okunup anlaşıldığı gibi değil , gerçekten 'eksik' bir bayram. Şimdiye dek başıma gelen en büyük sarsıntı yaşananlar. Benim için mükemmel bir kuzen ve hatta daha da iyi bir arkadaştın. Geri kalan yıllarımız nasıl geçecek sensiz , bilmiyorum. Fakat , hayatımın bir daha asla 12 Ağustos günü gelen telefondan önceki gibi olmayacağını kabul etmeliyim. Senden sonra yaşadıklarımızı anlatmakla devam edebilirim aslında ama sanırım bu yazının tümüyle böyle olmasını istemiyorum.

Olaylara sebep olan kişiyi hedef almak istiyorum. Nasıl bir geçmişe sahipsin şiddet mi dolu yoksa Osman abim incittiğin ilk insan mı? Bunu bilemiyorum. Ama şunu hiç unutmamalısın , Maide suresi 32'de ; "Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse , bütün insanları öldürmüş gibi olur." diyor. Yine Kur'an-ı Kerim'e göre ahiret günü , tüm cehennem azabı çekenler arasında en alçaltılmış olanların arasında olacağını biliyorum. Bu nedenle , bil ki yalnız Türk mahkemeleri huzurunda değil ; daha önemlisi kutsal ve adil olan Allah'ın huzurunda da hüküm giymiş durumdasın. Adaletin yerine geleceğini , mutlaka bir gün bunun olacağını umut ediyorum. Dua ediyorum , ne eksik ne fazla ; adalet tam olarak yerini bulsun.


(Osman BALABAN , Nur içinde uyu abicim. 11 Ağustos 2015)

12 Eylül 2015 Cumartesi

Her Hikaye Mutlu Sonla Mı Biter?


Bir sabah uyandığımda şehrin siyaha boyanmış olması olasıydı , yaşayınca gördüm. Gün doğumunun renksizliğini yaşarken , farklı şehirlerde başka düşünceler belki de tek ortak noktamızdı.


Sevmek güzeldi , bir kere sevebildiğinde eğer becerebiliyorsan gerçekten tüm hayatının o'nu sevmekle geçmesi olasıydı.

Ama , aynı anda uyandıktan sonra geri dönmek istemeyeceği bir karar aldılar ; derin nefes çekip , tüm kararlılığıyla gitme isteğiydi bu belki de.

Belki de değildi.

Her hikaye mutlu sonla mı bitti?

11 Eylül 2015 Cuma

Çoğunu Sevemedin Zaten







Çınar yaprakları hissiyatında gece'm , malum Eylül gecesi. Eylül ayının yaprak dökümünden midir bilinmez , zaten bu tür duygular hiç bir zaman bilinmez ; insanlar birbirinden kopuyor istemsiz. 

Çınar yaprağı demek ,aynı zamanda yalnızlık demek biraz. Gücenmiyorum bu anlama , uzunca sayı saymayı da sevmem üstelik. Ayrılıkların hesapsız olduğunu biliyorum sadece.

O kadar çok geldim ki , sonunda hayal kırıklığı dolu başka bir gidişe gebe olduğu belliydi. Alışkanlığımdan sanırım , bir yerlere ait olmanın güvenini ardımda bıraktım hep. Daha çok bir kişiye , gönül sırdaşıma ait oldum. Arkama bakmadım ; "seni seviyorum" demekti arkama bakmak ve bu "giderken" söylenebilecek bir söz değildi. Söylemedim çoğunu , azını söylemenin pişmanlığıyla ; kötü bir tecrübe oldu. Oysa bilinmeliydi , giderken içinde gizli her şeyin söylenmesi gerektiği.