7 Aralık 2010 Salı

Yalnızsan Bir Son Aramazsın



Günler uzun olduğunda daha başka hissediyorum sanırım. Farklılıklar içinde büyüdüğüm için hayatın bana gösterdiği farklılıkları çabuk anlayabiliyorum. Buna ek olarak da bir süre sonra alışkanlık haline gelen bu durum sizin farklılıklara bağımlı olmanıza neden olabiliyor. Zaten çoğumuzun amacı da bu değil mi? Peşinde koşuşturduğumuz farklılıklarımız hep var olacaktır.


İçimde öyle yazma isteği doğdu ki anlatamam ,apar topar açtım blogger sayfamı ve yazmaya başladım. Ne tuhaftır ki olan da bu anda oldu,şimdi her zaman ki gibi içime atmayı daha uygun buluyorum duygularımı ve yazmaktan vazgeçirmeye çalışıyorum kendimi. Kararsızlar korkaktır. Bende kararsızım bugünlerde. Korktuğum ise kendi duygularım. Gidenin ardından hissettiğim o kaybetmişlik duygusu. Gidenin nasıl gittiği farketmiyor. Eğer bir insan sizin hayatınızdan çıkmışsa, o artık yoksa, ona istediğiniz anda samimi şekilde davranamıyorsanız 'tik tak' ; o kişiyi kaybetmişsiniz demektir. O beni kaybetti diye düşünmek kendinizi kandırmaktır ve bir insan hayatınızdan çıkıyorsa sizden de bir parçayı koparıp gidebilir. Buradaki ihtimalli konuşmamını yanlış anlamayın bir tereddüt içinde değilim ama etkisini kestirmenizin uzun sürebileceğini anlatmak istiyorum.

Gelelim ana konumuza ,bende üzülüyordum daha önce üzüldüğüm gibi. Hayatımdan gelip geçen,kendi istekleriyle ya da benim isteğimle bir çok kişi oldu. Tabi zamanlamalar farklı olsa da o kişilerin etkileri ,sizde bıraktıkları etkilerin zamanlamaları aynı oluyor. Fakat dün gece ufak bir araştırmadan anladım ki eğer birine karşı hislerinizi kontrolsüz açıyorsanız yandınız demektir. Bunun aksi de geçerli,biri size kontrolsüz sevgi gösterisi yapıyorsa yine yandınız demektir. O an olan her neyse,iki durum için de tek bir doğru vardır; o sevginin geçici ve su buharı gibi olduğu. Gerçek sevginin kalpte olduğunu savunmuşumdur her zaman. Hali vaktiyle sağlığımız yerindeyken şükredelim ve ekleyelim eğer genetik bir rahatsızlığınız yoksa kalp rahatsızlığına kırk yaşınızdan önce yakalanma olasılığınız çok düşük. Bu da demektir ki sevgiyi barındıran kalbimizin ömrü oldukça uzun,tabi bu uzun kavramı insanoğlu için. Burada sevginin tarihini oluşturma çabasında değilim ki bu da olanaksız olacaktır,kavramlar üzerinde kafa karıştırmayı geçersek ,eğer gerçekten birini sevmişseniz o kişiyi unutmanız için bir jenerasyon atlatmanız gerekir. Jenerasyondan kastım ise sizin olgunlaşma çağınıza erişmeniz demektir. İşte kalp sevdiğinde yani gerçek sevgiyle bağlandığında olaylar böyle gelişir. Sonrası size kalmış ,bununla gurur duymamak için sebep yok bence..


İşte tam da anlattığım gibi sevdim bende. Zaman alıyor unutması ,hafızanız izin verse de kalbiniz izin vermiyor. Alışıyorsunuz kabul ediyorum ama eksik bir parçanız varmış gibi hissetmenize hiç bir şey engel olamıyor.

Yine de hayat çok uzun sayılmaz. Kendime ve yazımı okuyan her arkadaşıma tavsiyem bugünü,anı yaşamaktır. Geçmişi ya da geleceği öyle düşünmeli ki insan her zaman en önemli olan şimdiki zaman olmalıdır.Asla geçmişin kazanmasına izin vermeyelim."Şimdiki zamanın yelkenidir aşk ,onunla geçmişe ve geleceğe yelken açarız." sözünde Tuna Kiremitçi'nin kastettiği gibi ise aşkı yaşamak,biz doğru yöne gidebilmemizin bizim elimizde olduğunu asla unutmayalım.

Askerden sonra görüşmek üzere. Hoşçakalın.